17 şubat 1993…
Jandarma genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis bir uçak kazası sonucu yaşamını yitirdi…
Bugün aramızdan ayrılışının yıldönümü, O’nu rahmet ve minnetle anıyoruz…
Eşref Bitlis Paşa’nın geçirdiği tayyare kazası hala gizemini koruyor.
“Kaza mı, baltalama mı” ikilemi günceliğini koruyor, amme efkârı vicdanı sert asude değil bu konuda, derin şüpheler var.
Peki hangisiydi¸kaza mı yoksa baltalama mı?
O dönemi görmek gerek, öncesi ve sonrasında yaşanılan olayları üst yana gelmek gerek…
Eşref uslu olayının yalnız öncesinde yaşanmış bir gaye Mumcu cinayeti vardır, 24 ocak 1993. Bu kıya faili bilinmeyen kaldı, hala çözülmedi.
Eşref paşa olayının dört kamer evveliyat yaşanmış dü fenomen henüz vardır; ilki muavenet zırhlımızın köle aracılığıyla vurulması, diğeri bile 3 ekim 1992 ırak harekatı…
Ve Eşref uslu olayının çabucak sonrasında iki hadise henüz yaşanmıştır; biri, Binbaşı cem Ersever’in istifası, ötekisi Lübnan’na Bekaa’da PKK başının mütareke ilanı…
İşte Eşref Bitlis olayının şifreleri bunlardır;
Muavenet zırhlısının vurulması ve Irak’a kötü harekatının başlatılması(3 teşrinievvel 1992),
Uğur Mumcu’nun öldürülmesi(24 kucak 1993),
Eşref Bitlis Paşa’!nın uçağının düşmesi ve aramızdan ayrılması(17 gücük ay 1993),
Binbaşı toplama Ersever’in istifası(Mart 1993) ve
PKK ile Özal siyasetinin bırakışma yapması(20 Mart 1993)…
Bu beş fenomen yekdiğeri ile bağlantılıdır.
Özal-ABD işbirliği ile yapılan 1991 haliç Savaşı sonrasında, ABD’li Çekiç kudret ırak kuzeyinde sayıları 20 bin kişiyi bulan silahlı bir meşakkatli oluşturmuştur. Bu silahlı güçlerle elden savaş etmiş bir asker olarak bu olaya tanık benim…
Eylül 1992’de Şemdinli’ye mevrut reisicumhur Özal ile müşterek gelen Eşref Bitlis, Çekiç Güc’ün oluşturduğu bu tehdidi şahsen benden dinlemiş ve yakın cesim tehlikeyi haklı görmüştür.
Görülen tehlike şudur; “bu 20 bin silahlı kişi Türkiye’ye giriş yaparsa ve haliç ve karakollara saldırırsa Türkiye’yi ateşe boğabilir” düşüncesidir.
Eşref paşa bu tehdit ve tehlikeyi bertaraf buyurmak için, 3 ekim 1992’de yaklaşan tarihin en kebir kara harekatını Irak’a başlatmıştır, sırf bu tehlikeyi Irak’ta yok geçirmek ve Türkiye’nin bundan mazarrat görmesini hapsetmek için. Harekata kümeli bir asker olarak, bunun da dinamik tanığı benim.
ABD, bu harekatı eğlemek maksadıyla muavenet zırhlımızı bir tehdit olsun niteleyerek vurmuştur ve bu vaka hala açığa çıkmamıştır.
Eşref ağırbaşlı harekatı bu rağmen durdurmamış ve Türk Ordusu’nun PKK’ya vurduğu yoğun darbeler sonucu bu PKK denen teşekkül yok olma noktasına getirilmiştir. Buna da canlı tanık benim…
Kış geldiği için bu esmer harekatı Kasım/Aralık 1992’de yavaşlatılmış ve Mart 93’te son darbeyi yağdırmak için hazırlıklara başlanılmıştır.
İşte ilk kod buradadır; sur Mumcu gücük ay 93’te uğradığı alçakça bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu kıya de çözülmemiştir, bire bir yardım gibi.
Neden sur Mumcu?
Çünkü o yıllarda bu ABD’nin, bu Çekiç Güc’ün uzak kuzeyinde bir böcü devleti kurmaya çalıştığını kamuoyuna anlatan en güçlü kalemdi de ondan!
Zaten Mumcu sonrası bu olayları çıplak kilitsiz küreksiz yazan da kalmamıştı…
İkinci şifre; Eşref Bitlis olayıdır. Uçağı düşmüş, kendileri aramızdan için ve onun ölümü sonrası Irak’a yapılması müstelzim harekat durdurulmuştur.
Üçüncü şifre; Binbaşı çokluk Ersever olayıdır.
Binbaşı toplama Ersever, Özal’ın PKK ile anlaştığını, bırakışma yapılacağını söyleyerek ayıklanma etmiştir. Sonrasında o da kelimesi kelimesine gaye Mumcu üzere suikasta kurban sakıt ve onun cinayeti bile çözülmemiştir.
Ve final şifre; 20 Mart 93 Özal-PKK ateşkesi!
Özal talebi üzerinde araya giren Ahmet Türk, Kemal Burkay, Cengiz Çandar kadar kişiler aracılığıyla PKK’nın edisyon Lübnan’da bırakışma ilan etmiştir!
Ateşkes sonrası en olmuştur?
Eşref Paşa’nın sıkıntılı harekatıyla yok olma noktasına getirdiği PKK yıldırı örgütü kendisini besleyenlerin eliyle tekrar toparlanmış, Mayıs 1993’te Türkiye’ye salınarak, Bingöl’de 33 askerimiz martir edilmiş ve uzak söndürülmesi gereken ateş Türkiye’de yakılmıştır!
Bu yakın tarihimizin sağlıklı olayları üzerinden Eşref Bitlis paşa kazasına bakıldığında, onun ölümü sonrasında Türkiye’de siyaset husus değiştirmiş ve yok edilmesi gereken PKK’ya yeniden toparlanma, tehacüm fırsatı ve imkanı verilmiştir.
Eşref Bitlis paşa sonrasında Irak’a yapılması gereken harekat durdurulmuştur.
Türkiye 1993 yılında 538 martir vermiştir.
Şimdi sorabiliriz; Eşref Bitlis olayı bir yargı mıdır?
Unutmayınız ki siyasi cinayetler çözülmemek neredeyse kurgulanır…
Siyasi cinayetler bilinmeyen haberler ajanlarının o ülkeye sızdırılmış köstebekleri aracılığıyla işlenir…
Ve bu köstebekler her yerdedir…
Bu köstebekleri konum altına gömebilecek hiçbir güç; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder